Gelin beraber devamını getir oyunu oynayalım.
Hikayemizin devamında ne olacağını hayal gücünle tasarla ve yazdıklarını yorumlarda bizimle paylaş!
Gözyaşları zayıflık değil güçtür.
Elvin o gece çok ağlamıştı. Aslında o da gözyaşlarının zayıflık olmadığını çok iyi biliyordu. Gözyaşları bir buluttan akan yağmur damlaları gibi yanaklarına düşerken, aklına bugün yaşadıkları geldi. Sabahtan beri Uzay Bilimleri Uçma Sınavının ne kadar berbat geçtiğini düşünüyordu. Kedisi Petra miyavlayarak ve mırıldanarak yüzüne baktı.
“Keşke bir kedi olsaydım,” dedi. “İnsan olmak ne kadar zor biliyor musun?”
“Ama kedi olmanin da zorlukları var,” diye hayıflandı Petra.
Birden etrafta bir uğultu yükselmeye başladı ve hafif bir sarsıntı ayaklarının altındaki ahşap zemini ince ince oynattı.
Ne olduğunu anlayamadan kedisi Petra’yı da kucağına alıp dışarı çıkmaya hazırlandı.
Ama o da ne?
Sağına baktığında kendisini gördü. Hem biraz yüksekte hem de dev gibi görünüyordu. Kendi etrafında bir tur atmaya karar verdiği anda, onu kovalayan kuyruk dikkatini çekti.
Elvin kuyruğunu fark edince gözleri fal taşı gibi açıldı. Kuyruğuna dokunmaya çalıştı ama ona ulaşamadı, tam o sırada aslan pençesi kadar büyük patilerini fark etti ve daha da dehşete kapıldı.
Şaşkınlıkla annesine seslenmek istedi ama "miyav miyav" demekten başka ses çıkaramıyordu. Kendine çok yabancılaşmıştı.
Keşke bir kedi olsam derken bu dileğinin gerçekleşeceğini bilmiyordu.
Hikayenin devamında ne olacak? Sıra sende...
2150 Yılına girdikleri gün, büyü dersi öğretmeni Pinus, yıldızların hareketliliğinden, yedi günlük süreçte, gökyüzüne gönderilen dileklerin gerçekleşeceğinden bahsetmişti. Ama unutmuştu işte, başlarına böyle bir şey geleceğini bilseydi hiç böyle bir şey der miydi? "Hay dilimi Eşek arısı soksaydı" dediği anda da, ( tabi yine miyavlayarak) odanın içine kocaman bir arı gelip dilini soktu. Artık ne konuşabiliyor, ne de miyavlayabiliyordu. Acı içinde gözyaşı dökmekteydi…
Petra, ona şaşkınlıkla bakıyordu. “Bu durumun keyfini çıkarmaya ne dersin Elvin?” dedi. Bir yandan da nefis kremalı keklerden yiyip, sütünü içiyordu. Elvin sadece başını salladı. Biraz önce ışınlanarak, başka bir şehirden alıp gelmişti. Şimdi ise onları kedisi yiyordu. Kötü kötü ona baktı. Petra ise halinden çok memnundu. Elvin içinden, “okula gidince görürsün sen!” diyerek haince…
İlk şoku atlattıktan sonra evdeki minderine gidip şöyle bir uzandı. Artık hep özendiği gibi bütün gününü uyuklayarak geçirebilirdi.Biraz uyumak kötü geçen sınavının etkisini azaltacak gibiydi.Onun tarafında işler yolunda gitse de Petra bu duruma daha zor uyum sağlayacak gibi görünüyordu.Tuvaleti gelmiş ve bahçedeki kuma koşmuştu.Orayı şöyle bir kazdıktan sonra tuvaletini yapmış ama vücudundaki sıcaklık ve koku hissi onu rahatsız etmişti.Tüm kıyafetleri Islanmıştı.Annesi onu görünce tuttuğu gibi banyoya götürmeye çalıştı ama o annesini tırmalayarak kurtulmaya çalışıyordu.Annesinin sürüklemeleri ve zorlamaları ile banyoya gitti ama sudan nefret ederdi.Annesi gittikten sonra banyodan çıkıp hemen Elvin 'in yanında aldı soluğu.Bir baktı ki Elvin onun minderine bir güzel kurulmuş mışıl mışıl uyuyordu.Onu güzel uykusundan uyandırıp bir çare bulması için yanına gitti.Ama nafile mindere sırt üstü uzanmış hiçbi…
Aslinda ucabildigine gore kediye donmesine de pek sasmamali diye dusundum sonradan cunku siradn bir hayati yok. Bir de serinkanli olsun dedim. Tesekkurler 🙏
''Aaaahhhh olamaazzz,şimdi hatırladım''
Zihnini şimşek hızıyla ziyaret eden düşüncelerdi hatırladıkları. Bugün sınavı kötü geçince uçma dersi aldığı sihirli uçma kursuna gitmişti. Oraya şehir dışından ziyarete gelen bir eğitmenle tanıştı. bir kedi sever olan bu eğitmen, kaşları ve omuzları birbirine paralel şekilde düşmüş, yüzü ağlamaklı halde , kucağında sırtını sıvazladığı kedisi ile gelen Elvin'in moralini düzeltmek için ona bir dilek hediye etmişti. ''Bugün gece 00.00 a kadar dilediğin cok güçlü bir dileğin gerçekleşecek evlat'' demişti. Lakin bu , Elvin'in tamamen aklından çıkmıştı. Peki ya şimdi nasıl düzeltebilirdi. Bir oturdu bir kalktı. Yattı, yürüdü... Saatlerce bir türlü pozisyon alamadan düşündü durdu. Çok acıktı. Ne kedi maması yiyebildi ne yemek. İçi almadı hiç bir şey. Ağzından çıkan bir dileğin onu düşürdüğü bu duru…
Şimdi ne yapacaktı? Bu gerçek olabilir miydi? Odada çaresizce sağa sola gidip, geliyordu. Her adımında görkemli kuyruğu etraftaki nesnelere çarpıp, onları yere düşürüyordu. Bir dilek dileme hakkı olsa belki de en son isteyeceği şey bu olabilirdi. Aptal Elvin yine yaptın yapacağını diye içinden geçirdi. Derin derin nefesler alıp verdi. Kalbinin çalar saat gibi zırlamasını kulaklarında hissedebiliyordu. İçeriden tuhaf kokular geliyordu. Her şey sanki ona kedi olmanın iyi bir fikir olmadığını kanıtlamaya çalışıyordu. Önce sakin olmayı başarmalıydı. Onu bu duruma bir dilek getirmişti. Belki de yeni bir istekle eski haline dönebilirdi. Neyse ki hala kafası çalışıyordu. Vakit kaybetmeden, insan olmak için bir dilekte bulundu. Ama çabası boşa çıktı. Hiçbir şey değişmemişti. Halen, koca bir kediydi ve kontrol etmekte zorlandığı baş belası…