Groups Feed
View groups and posts below.
KÜÇÜK MAVİ KABAKÇIK
Offff! Artık çok bunaldım burada durmaktan. Burası büyük bir çiftlikte bulunan balkabağı tarlası. Ben de tarladaki balkabaklarından biriyim. Hem de mavi ve küçük bir balkabağıyım. Bu yüzden adım Mavi Kabakçık.
Bu tarladaki tüm kabaklar benden büyük ve aynı renkteler. O yüzden hepsi çok iyi anlaşıyor. Fakat kimse benimle arkadaş olmak istemiyor.
“HEY! Mavi Kabakçık. Ne zaman büyüyeceksin?” dedi Loli. Loli sabahları bana laf atmadan güne başlamazdı.
“Tadın da rengin kadar değişik mi acaba?” diye sordu Poti. “Burada çürüyüp gideceksin.”
Poti’nin son söylediğine çok üzüldüm. Aynı zamanda çok sinirlendim. “Hayır! Ben burada kalmayacağım. Beni de bir gün çiftçi amca yanına alacak. Hepiniz göreceksiniz!”
Bu da haftanın Twisti olsun :) Dildar’ın Rüyası
Dildar yatağından büyük bir sevinçle kalktı. Her sabah okula giderken annesinin uyandıramadığı küçük kız bu muydu? Daha hava bile aydınlanmamışken uyanıvermişti ve hayli dingindi. Bir sıçrayışta yataktan çıktı. Küçük masasına oturdu. Ödevlerini not ettiği defterini açtı. Bir an önce hepsini bitirmek istiyordu. Ertesi gün artık yazlık evlerine gideceklerdi. Yazlıkta bütün gün çimenlerde yuvarlanmak, denizde yüzmek, salıncağa binmek ve canı istediği kadar da uyumak istiyordu.
Ödevleri bu eğlenceyle arasına girmese iyi olurdu. Onları bir an önce bitirmek ve böylece tatili hoplayıp zıplayarak, takla ve parende çalışarak, arkadaşlarıyla eski zamanların sokak oyunlarını oynayarak geçirmeye pek hevesliydi. Ödevlerine baktı, çoğu çok kolaydı. Hepsini aynı günde yaptı. Gün sonunda yorgun bir halde yattı ve uyudu. Rüyasından kocaman bir arı vardı. Ağzında yemyeşil çimenler taşıyarak bzzzz, bzzzz, bzzzzz sesleriyle onun başının etrafında dönüyordu. Sanki onunla arkadaşlık etmek istiyordu.
Ertesi sabah yine erkenden uyandı. Annesi gitme vaktinin geldiğini…
Zeynep Hanim’cim cocugun korkusu asilsiz cikmis bu tam twist olmamis nasil twist olabilirdi? Mesela cocuk gercekte hic ari sesi duymuyor olup bilincli olarak anne babasinin ilgisini cekmek icin bunu kullansa ve hikayenin sonuna kadar bu anlasilmasa twist oldu diyebiliriz. Emeklerinize saglik.
UÇUN TOHUMCUKLARIM
Günün birinde lalelerin, sümbüllerin, papatyaların ve daha birçok çiçeğin yaşadığı güzel bir bahçe varmış. Bu bahçede o kadar çok çiçek varmış ki bahçe rengarenk parlarmış. Çok uzaklara kadar kokusu yayılırmış.
Bu bahçedeki çiçekler birbiriyle çok iyi anlaşıp birbirlerini severlermiş. Bahçedeki çiçeklerden biri de Karahindiba’ ymış. Karahindiba da arkadaşları gibi ışıl ışıl parlarmış. Bahçedeki sarı çiçeklerden biri de o imiş.
Günler geçmiş, aylar geçmiş. Artık çiçeklerin tohumlarını toprağa dökme vakitleri gelmiş. Böylelikle seneye tekrar yeni çiçek arkadaşlar dünyaya gelecekmiş. Bütün çiçekler yavaş yavaş tohumlarını saçmaya başlamışlar. Arılar ve kuşlar da onlara yardım etmeye gelmişler. Tohumları alıp uzaklara taşıyorlarmış.
Karahindiba da güzel sarı yapraklarını döküp bembeyaz tüycüklerini ortaya çıkarmış. Tohumları bu tüycüklerin içinde saklıymış. Saklıymış saklı olmasına ama bir türlü küçük tüycükler uçup toprağa konmuyormuş. Karahindiba’ dan ayrılamıyorlarmış.
Karahindiba artık tohumlarının uçma zamanı geldiğini düşünüp başlamış sallanmaya. Sallanmış da sallanmış ama tüycükler bir türlü kopmuyormuş. Bütün gün sallanarak tüycüklerin uçması…
Hazal’cim karahindibayi karakter olarak seçmen çok hosuma gitti. Pek kullanilmayan bir cicek hatta ben simdiye kadar ana karakter olarak hiç rastlamadim. Yas grubu 3-6 olarak belirlenebilir. Önerim grupta da bugün konustugumuz uzere hikayenin dilini dili gecmis zamana cevirmek olacaktir. Bu masal midir? diye dusunebiliriz. Tam olarak masalin unsurlarini icinde bulundurmamaktadir. Ama okurken diger yandan her yerde ayni zamani kullandigin icin rahatsizlik da vermemektedir. Bocek ve ari geldi karsliklikli diyalog eklersen hikayen biraz daha guclenecektir. Karahindiba’nin hayal kirikligini ona bir insan gibi dusunup okuyucuya aktarabilirsin. Mesela uzgun insanin vucut hareketi nasildir? Bu soruyu sor ve hemen hikayeye ilistir. Genel olarak guzel bir calisma olmus. Tebrik ederim.
PINÇIK PRENSES LİYA VE PRENS IGOR
Çok uzak diyarların birinde, güzeller güzeli Pınçık prenses Liya yaşardı. Annesi ile babası ülkelerini adalet ve hoşgörü ile yönetirlerdi. Topraklarında güler yüz ve neşe eksik olmazdı. Halk krallarını, kraliçelerini ve prensesleri Liya’yı çok severdi.
Her sene zeytin ve bal şenlikleri düzenlenir, başka ülkelerden misafirler ağırlanırdı. Ormanın sahipleri hayvanlar da şehre inip, halk ile beraber eğlenirlerdi. Bunu gören kıskanç komşu krallıklarından Prens Igor, kötülük yapmaya karar verdi.
Bir gece ansızın ülkedeki tüm incir ağaçlarını söktürüp, arıları da zehirledi. İncir ağaçlarının yokluğunda zeytin ağaçları böceklendi ve kurudu. Arılar yok olunca da, tozlaşma sona erdi. Her şey değişiyordu. Günler sonra, çok büyük bir kasırga ve fırtına sonucu toprakları kuraklaştı. Ağaçlar yerlerinden söküldü, toprakları verimsizleşti. Ülkede büyük bir kıtlık baş gösterdi. Halk açlık çekmekteydi. Gün be gün ülke fakirleşti.
Bunun bir son bulması gerekiyordu. Annesi ve babası hastalanan Liya, en yakın arkadaşı Karga Kargi ile birlikte yollara düştü.…
Arzu’cum işte böyle çok güzel bir masal olmuş. Dilini mişli geçmiş zamana çevirisen tam bir masal kalıbına uyacaktır. Tek bir önerim var. Prens İgor’un Liya’nın ülkesine yaptiğı kötülüğü bir gece ansızın Prens İğor ve adamları geldi. Liya’nin ulkesinin muhafizlari ve halki onlara karsi koyamadi ve agaclari sokuldu. Diyerek biraz acabiliriz. Prens geldi kimsenin mi haberi olmadi? sorusu ortaya çîkiyor. Ellerine saglik.
Yemyeşil ormanda, renk renk çiçeklerin arasında bir papatya varmış. Mis gibi kokar, bembeyaz yapraklarının arasında çok güzel görünürmüş. Papatya olmayı çok sevse de, yeni yerler görmek, arkadaşlar edinmek istermiş. Güneşin yapraklarını ısıttığı bir günde papatyanın yanına bir arı gelmiş. Konmuş yaprağına. Papatya seslenmiş ona
“Arı Vızırdak hoş geldin. Anlatsana bana neler oluyor etrafta? Diğer çiçekler napıyor, insanlar nasıl yaşıyor?”
Çok meraklıymış papatya. Hep aynı yerinde durmaktan, hep aynı manzaraya bakmaktan çok sıkılırmış. Arı gibi oradan oraya uçmak, insanlar gibi yürüyüp koşmak istermiş.
“Herkes çok iyi, güzel papatya. Diğer çiçekler de senin gibi mis kokular saçıyorlar etrafa. İnsanlar işe, çocuklar da gidiyorlar okula.”
“Keşke ben de gidebilseydim okula. Çok sıkılıyorum burada.”demiş papatya Arı Vızırdak’a.
“Ama sen çok güzel görünüyorsun burada. Harika kokutuyorsun etrafını da”
Elif Hanım kaleminize sağlık. Çok güzel bir çalışma olmuş. Tam okurken keşke saksıya ekselerdi diye düşünmüştüm. Ama sonunda bir sürpriz oldu. Hikaye temeli olarak gayet iyi, biraz sesler ve hareket eklenebilir. Mesela arı her papatyannın yanına gelisinde bir Vızzzz sesi çıkartabiliriz. Küçük yaş grubu bunu çok sever. Papatyanın üzgünlüğünü hayal kırıklığını veya mutluluğu sadece sözle değil mesela başını öne eğdi veya vücudunu hareketlendirdi tarzında ifadeler ekleyerek yazıyı zenginleştirebiliriz. Tebrikler 👏
Hikaye Karakterleri
1. Efe (Ana Karakter)
Yaş : 10 yaşında.
Kişilik: Maceraperest, meraklı, cesur ama bazen aceleci. Zorluklardan yılmayan bir karakterdir.
Güçlü Yönler: Kararlılığı ve liderlik yeteneği sayesinde arkadaşlarını yönlendirme konusunda iyidir. Zor durumlarda hızlı kararlar verebilir.
Zayıf Yönleri: Bazen cesareti aceleciliğe dönüşür ve bu da onu riskli durumlara sokar. Korkularıyla yüzleşirken kendini aşmak zorundadır.
Selmin Hanım çok güzel detaylandırmışsınız. Daha önce yazdiğiniz hikayeyi karakterlerin bu özelliklerini de dikkate alarak gelistirip bir bölüm kitabına dönüştürebilirsiniz. Emeğinize sağlık.
DODO VE ZUZU (ÜÇÜN KURALI)
Tavşan Dodo, en yakın arkadaşı Fare Zuzu ile birlikte ormanda yürüyüşe çıkmış. Meraklı Zuzu Dodo’ya “ Hadi bu yoldan gidelim” demiş. Patika bu yolu daha önce hiç görmeyen iki arkadaş, havanın kararmak üzere olduğunu fark etmemişler, el ele tutuşup gezmeye devam etmişler. Bir süre sonra kaybolduklarını anlamışlar.
Dodo ve Zuzu karanlık çökünce korkmaya başlamışlar. Meşe ağacının dibinde oturarak ve birbirlerine sarılarak uykuya dalmışlar. Sabah meşe ağacının sesiyle uyanmışlar. Meşe ağacı “ üç kere yanlışı görmeden doğruyu bulamazsınız,” demiş. Bilge Meşe ağacının sözünü dinleyip, yürümeye başlamışlar. İlk gittikleri yol, Aslan Lion’un evine çıkmış. Oradan üzülerek ayrılmışlar. İkinci gittikleri yol ise, Kaplumbağa Tosbik’in evine çıkmış. Tosbik, onlara havuç ikram etmiş, karınlarını doyurmuşlar. Üçüncü gittikleri yolun sonunda ise, Sincap Seco onları karşılamış ve evlerine yakın olduğunu söyleyerek tarif etmiş. Seco’ya teşekkür ederek, dördüncü yola sapmışlar ve karşılarına evleri çıkmış. Derin bir nefes çekerek ve sevinçle birbirlerine sarılmışlar.
Kendi…
Yüreğinize sağlık ama ben de Eda Hoca'ma katılıyorum. Bu çok kısa ve çok çabuk biten bir hikaye olmuş. Azıcık daha genişletilip biraz daha çatışma ve duygular işlense çok daha keyifli olabilir belki de
Çilli Çilek 🍓 Kokusunu Arıyor
Yeşilin yeşili, yeşilin kokuyu arayışı için koştuğu zamanlarda doğan minik Çilli Çilek'in yeşilden kırmızıya dönüşünün masalıdır bu. Eski zamanlarda vardı, şimdiki zamanlarda var ve gelecek zamanlarda da olacak bu masal. Dere tepe düz gitse, tohumlar içinde derin yüzse, arpa boyu yolları uzun sanıp tıp tıp yürüse de... kokusunu aramayı sürdürecek olan Çilli Çilek'in masalına hoş geldiniz 🍓
Sabah güneş ışıklarının aydınlattığı bir bahçe duvarının dibine geldi Bahçıvan Candan. Kırmızı bir önlük, yemyeşil bir gömlek ve kahverengi pantolon, kulaklarında ise çilek şekilli küpeler takıyordu. Baktı, duvarın dibi bolca güneş alıyor ama toprağın üstünde kum vardı. Eliyle başını kaşıdı ve “Bu kumu buraya kim döktü acaba? Yazık değil mi toprağa?” diye düşündü 🍓
Komşu bahçedeki Bahçıvan Handan’ı gördü. Handan ona, “Günaydın komşu, nasılsın bu sabah? Ben duvarın dibine çilek ektim. Bu güzel güneşte kolayca büyüsünler, serpilip çoğalsınlar istedim. Çilekler kumu sever diyerek toprağımıza biraz kum döktüm. Kıpkırmızı, bal…
Zeynep Hanım’cım,
Emeklerinize yüreğinize sağlık. Görsellere bayıldım. Hikayede çok güzel olmuş. Şapka detayı köklere bacak demeniz bu tarz benzetmeler hikayeyi zenginleştirir. Sadece bacaklara kök diye ayrica belirtmemize gerek yok. O cikarilabilir. Kokusunu arayan cilek fikri de çok orjinal olmuş. Hikaye akıp gidiyor sonu sadece hızlı bitmiş Çilli biraz çaba sarfetse okuyucu meraklansa daha da güzel olurdu. Mesela Çipli dede aşilmaz bir dağda yaşıyor olsa onu bulmak için yollara düşse gibi . Bunlar hikayeyi daha da güzel yapabilmek için önerilerim. Tebrik ederim.
Banu Hanim kaleminize saglik. Yas grubu olarak 0-3 yas olarak belirlenebilir. Defne’nin yurudugu gun anlatiliyor. Bu kitabi olustururken cizere de cok buyuk is dusuyor. Kitabi daha dikkat cekici hale getirmek icin sayfada dokun hisset tarzi kumaslar ya da yuzeyler tercih edilebilir. Yas grubu kucuk oldugu icin. Uzun cumlelerden ziyade Pat Kut tarzi sesler cogaltilabilir. Hatta her dususunde gercek bir pat sesi de eklenebilir. Kusun cik cik sesi kizin kahkaha sesleri de yazi veya ses olarak kullanilabilir. Bu sekilde miniklerin ilgisini cok cekecektir. Tebrikler 👏